8 Ocak 2018 Pazartesi

Çok

Çok istiyorum onu, diyor. Çok.

Suratındaki her kırışıklık başka şeyleri de bir zamanlar çok, haddinden çok istediğini not aldığı kağıtlar gibi buruşturulup atılmışlar. İstemek bir şey ifade etmiyor, diyorum. Daha fazla konuşmanın anlamı kalmadı o zaman, diyor. Montunun ceplerini karıştırmaya başlıyor. İki cebinin fermuarlarını da açıp içlerini yoklayıp kapatıyor. Oysa sigara paketi masanın üzerinde öylece duruyor. Masada, diyorum sessizce. Suçluluk duygusu içimi sigara dumanından önce kaplıyor. Bak, diyorum. Yeni yılın ilk günü makul bir insan olmak için kendime verdiğim sözlere tutunarak sesimin tonunu dostane bir hale getiriyorum. Bak. İşaret parmağımın ucuyla kazağımın sol tarafını işaret ediyorum. Ne var burada, görüyor musun? Kalbin, diyor. Evet, diyorum. Sigarayı yiyecekmiş gibi içine çekiyor. İçinde ne var? Ne biçim bir soru bu, diyor. Böyle dramlar yaratmaya bayılıyorsun. Oysa yeni yılın ilk sabahı dramlar yerine komediler seçmeye kendime yeminler ettim. Kafamı denize doğru çeviriyorum. Her şey hem çok hızlı hem de bir türlü ilerlemeyen bir sanat filmi tadında yaşanıyor. 
Kalbimin içinde her gün aklımdan geçirdiğim, hatta bazen saat başı adını andığım insanlar var. Kimisini affedemiyorum, kimisi beni affetmiyor. Özlemekten nefesim daralıyor bazı anlar. İçimden kurduğum cümleler uyurlarken kulaklarına üflensin diye dualar ediyorum bazı geceler yatakta. Bazı anlar kalbimin delineceğini, bazı günler paramparça olacağını, bazı geceler elimi içine sokup biraz karıştırsam bunların son bulacağını düşünüyorum. Ama olmuyor. Ertesi gün gözüm bir kitabın kapağına takıldığında, bir şarkıdaki kadının sesini benzettiğimde, sinema koltuklarına sinen benzer parfüm kokularında, çıtır bir lahmacunun ilk lokmasını ağzıma attığımda, evlerine yakın sokaklarda dolaştığımda kalbim hangi hızda çarpıyor biliyor musun? Hayır. Hiçkimse bilmiyor. Herkesin kalbinde öldürdükleri, sonsuza kadar yaşattıkları, unuttukları, odalara hapsettikleri bir arada yaşar. Herkesin. Benim de . Senin de. Milyarlarca insanın her biri sessiz bir anda denize doğru kafasını çevirdiğinde aklına biri geliyor. İşte artık senin de aklına, o, gelecek. Bu kadar, diyorum. 
İkimiz aynı anda kafamızı denize doğru çevirip derin birer nefes alıyoruz. Çırılçıplakmışız gibi üşüyoruz. Sigara paketini fermuarlı cebine koyup ayağa kalkıyor. Yavaş yavaş gün batımına doğru yürüyoruz.

7 yorum:

  1. Selam, bir yudum kitaptan geldim :)

    YanıtlaSil
  2. Aynen. Ben de ordan geldim

    YanıtlaSil
  3. Bazen kendim yazsam bu kadar net anlatamam dediğimiz yazılar olur. O bazenlerden, iyi ki yazıyorsunuz 💙

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel sözlerinize çok teşekkür ederim. İyi ki okuyorsunuz:)

      Sil
  4. Merhaba! Yıllar önce okumuştum yazınızı, şimdi Fiona Apple & Elvis Costello'nun "I want you" performansını izlerken birden aklıma geldi: İşte artık senin de aklına, o, gelecek. Yazınızın fon müziği olarak tayin ettim bunu :) Sevgiler,

    YanıtlaSil