24 Ocak 2012 Salı

Standart

Bu yaşa geldim hala nelere üzülüyorum. Ben zannetmiştim ki zaman geçtikçe ve dünyam büyüdükçe daha az şeye takılır, daha az insana kırılırım. Olmadı. Kendi planım bende işe yaramadı. Tersine her şeyin ucuna kırık tırnak gibi takılan yanlarım çoğaldıkça çoğaldı. Hiç görmediğim yerlerde hiç tanımadığım insanlara üzülmekten içim tükenir oldu. Bitmek bilmez bir endişe hali sardı her yanımı. Bazı geceler kendimi titreyerek uyanırken buldum. Kutuplardaki buzullar kadar parlak ve soğuktu  yeryüzü ve ben her nereye gittiysem uyurken, oralar bana zindan oldu. Uykulardan uzaklaştıkça, gecenin sabaha doğru saatleri uzadı. Neredeyse bir gece 24 saat oldu. Gündüzler unutulmuş bir rüyadaki tanıdık bir yüz.


Çoğu güne iyi şeyler düşünerek başlıyorum aslında. O günün hayatımı değiştirecek o gün olabileceğini umut ediyorum evden çıkarken. Hani aniden zengin olacağım, birden bire hayatımın aşkıyla karşılaşacağım ya da durup dururken inanılmaz başarı fırsatlarını yakalayacağım o gün. Tüm bunların ben ağır aksak adımlarla sokakta yürürken başıma gelivereceğini düşünüyorum. Daha akıl almaz olanı, her gün düşünüyorum bunu ve bir gün bile bu düşünce beni terk etmiyor. Bir saate kadar. Nasıl doğadaki her şeyin bir yaşam döngüsü varsa; bu iyimser ruh hali de zamanla büyüyor, yaşlanıyor ve günün ilk kahvesinin bittiği anlarda ölüyor. Biliyorum, ertesi sabah sapasağlam karşımda olacak.


Bazı anlar durup neden bu mutsuzluk, diye düşünüyorum. Uzun uzun düşününce elle tutulur bir şey gelmiyor aklıma. Belki büyük bir mutsuzluk olmadığı için hayatımda, sakin sularda seyreden bir gemi gibi devam ediyor hayat. Bir sebebi olunca mutsuz olmak zaten kolay da, sebepsiz mutsuzluktan kurtulup bir an olsun derin bir nefes almak neden bu kadar zor? Mentollü sakız gibi içime esecek bir an arıyorum gün boyu. Bir şarkı, bir söz yada uzaklardan gelen bir kahkaha sesi. Bulamıyorum. Hani hayat nasıl, diye soranlara, standart, deme modası vardı ya bir ara. İşte, tam o ruh hali. Batmıyoruz, çıkmıyoruz, durumlar standart.


Lafı uzatmak istemediğimiz zamanlar birisi,nasılsın, dediğinde, söylenen iyi var ya. O bugünmüş. Henüz adı konmamış bir bebek gibi boşlukta sallanıyormuş. Adı yokmuş, tadı yokmuş. Uçan balon gibi bir zamanmış. 
Bileğime bağlasam her yer yağmurlu gökyüzü.