9 Ekim 2011 Pazar

Pazar

Yağmurun yağdığı günleri, günlerden  pazarsa severdin. Tüm gün dışarıya bakardın gökyüzünde bir iz ararcasına. Yeterince bakarsan kimsenin göremediği bir işaret görebilirmişsin gibi. Gördün mü gerçekten bilmiyorum, gördüysen de bana söylemedin. Pencerenin önünde otururken o kadar uzaklarda olurdun ki... Eline dokunduğumda irkilmezdin. Başını çevirip bakmazdın. Senden yayılan sıcaklığın azaldığını hissederdim akşama doğru. Sanki sesimi çıkarmasam, bıraksam seni, parçalanıp un ufak olacaktın gün sonunda. Pencereden savrulup gidecektin.

Ben televizyon izlerken aynı odada otururduk. Seninle aynı hayalin topraklarında olabilmek için o an aklından geçen yerleri bulmaya çalışırdım. Benim haritamda işaretli değildi oralar, bulamazdım. Yalnız başıma oturur, sırtından geçen kervanları izlerdim. 

Geri geldiğin anları saatin kadranına işaretlerdim. Gittiğin yerlerde zaman daha hızlı geçiyor olmalıydı. Yorgun dönerdin. Avurtların çökmüş olurdu. Saçlarının birkaç teli daha kırlaşmış. Gözlerinin kenarlarında yeni kırışıklıklarla gelirdin. İçinde yeni kırgınlıklarla. Ellerinde yeni çatlaklarla. Kalbinde zamansız büyümüş duygularla.  Kaybolurduk bazen kelimelerinin uğradığı duraklarda. Vazgeçerdik öpüşmekten konuşarak yıpranmış dudaklarla. Ne yapsam bulamazdım seni oturduğun kadife koltukta. Ne kadar dokunsam tenine, değemezdim. Sana her daim teğet geçerdim.


Kedi ansızın çıktı sandalyenin altından. Sağanak şimşeklerin gürültüsünden korkmadı. Dışarıda ıslanan sokak kedilerini bir an bile umursamadı. Gerindi. Önümden geçerken bir an durup yüzüme baktı. Yüzümde sıcak yaz öğleden sonralarından kalan bir iz aradı.  Bulamadı. Tutundum kuyruğuna. Yalnızlıktan birer tasma taktık. Onun tüyleri, benim saçlarım sonsuzluğa uzadı. Var olamadık, yok olamadık. Zamanın ucunda bir yerde asılı kaldık. 


Asırlar sonra bir gün, dönüp, baktın. Kalktın. Evin tüm odalarında aradın beni. Dünyanın tüm sokaklarına bakındın. Ayağında ev terlikleriyle koştun boş sokaklarda. Saklanacak yer bulamadın. Kimsenin  oturacağı taş, yaslanacağı duvar, açacağı kapı olamadın.
Ben çekmecelerde yoktum. Duvardaki çatlaklarda hiç bulunmadım. Kirli çamaşırların arasında olmadım. Takımyıldızların ucuna tutunmadım. Senelerdir giymediğin bir ceketinin mendil cebindeydim. Çok aradın  beni ama bulamadın.