9 Aralık 2015 Çarşamba
Tahta perde
Bu tahta perdeleri nereden bulmuşlar, diye soruyorum kafamı çevirmeden. İlhan İrem bırakmış zamanında, diyor o da bana bakmadan. İkimiz de tahta perdelerin aralarındaki boşluklardan görebildiğimiz kadarını görebilmenin peşindeyiz. İlhan İrem ne alaka, diyorum içimden. Dayanamıyorum, İlhan İrem ne alaka, diyorum. Yok mu şarkısı, kolların tahta perde diye, diyor. Ceplerinde çakmak arıyor bu sırada sabırla. Arka cebinde buluyor. Düşünüyorum. Var mı, diyorum. Var diyor. O önde ben arkada kapının önüne çıkıyoruz. Basbayağı soğuk. Ayak parmaklarım kabuklarına çekilmiş gibi ayakkabının içinde büzülüyor. Telefonunda arıyor şarkıyı. Bu arada sigarayı içine tüm vücudunu sigarayla doldurmak ister gibi çekiyor. İçerisi dumanla dolduğunda havasız kalan sorular kendiliğinden ölecek.
Şarkıyı bulana kadar sigaranın yarısını bitirmiş oluyor. Buldum, diyor. Telefonu bana veriyor. Şarkı başlıyor. Kuş sesleri geliyor önce. Etrafımız kalabalık. Herkes kafasını çevirip bakıyor bir anlığına. O cebinden sigara paketini çıkarıp hala yanan sigarasıyla taptaze bir sigaranın dudaklarını ateşe veriyor. Küçük bir inleme duyuluyor. Müzik sesinde kayboluyor. Şarkı devam ediyor. Saçların sarmaşıklar, kolların tahta perde diyor adam ısrarla. Terk edilenlere özgü bir keder var sesinde. Kolların tahta perde ne demek diye düşünüyorum. Sarılmanın imkansızlığından mı bahsediyor yoksa perdeleri kaldırınca ortaya çıkacak bir şeyden mi? Şarkı bitiyor. O hep uzaklara bakıyor. Ben orada yokmuşum gibi bile değil umursamazlığı. Kendisi orada yokmuş gibi. O an sigaraya başlamak istiyorum. Sarmaşık saçlar sürekli aklıma dolanıyor. Midem bulanıyor. Sarmaşık saçlar ormanlardaki özgür hayatlarından vazgeçip banyo giderine dolanmış saçlara dönüşüyorlar. Ben gidiyorum, diyorum. Saçmalama haydi içeriye giriyoruz, diyor. İzmariti ayakkabısının ucuyla eziyor. Neden böyle zamanlarda söz dinlemelere teslim oluyorum bilinmez, peşinden içeri gidiyorum. Titriyorum. Perdeleri açmayacaklar mı, diyorum. Açamazlar, diyor, böyle aralarından bakacağız. Aralarından bakıyoruz. Dünya enine çizgili bir yer. Bir dolu bir boş. Sarılır mısın bana, diyorum içimden. Duyup sarılıyor. Sıkı sıkı sarılmıyor ama hala sesimi duyuyor. Kolların diyorum, tahta perde. Sabah olunca bile açmayalım.
Gerisini hatırlamıyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder