13 Aralık 2011 Salı

Bir gün

1.gün:  Ellerim poşet dolu. H. faturaları portmantoya bıraktı. Çok sağol, dedim kapatırken kapıyı. Sen sağol, dedi yüzünü yerden kaldırmadan. Kabanımı çıkarmadan poşetleri mutfağa götürdüm. Işık yok. Ses yok. Bomboş odalar. Mutfağa geri döndüm. Havuçları doğramaya başladım. Ocağın bütün gözleri dolu olacak birazdan. O kadar çok yemek pişecek ki, doydukça unutacağız sandım kırgınlıkları. Kapaklarını kapatınca tüm tencerelerin, aradım. Uzun uzun çaldı telefon. Sonunda açtın. Gürültüden duyamadım önce. Anlamıyor musun, dedi ses bana. Bitti. 


2. gün:  İçimde kaynayan bir kazan var. Etrafa sıçrayan kaynar sulardan iç organlarım yanıyor. İşe geç kaldım. Oysa erkenden uyanmıştım sabah. Belki de hiç uyumamıştım, bilmiyorum. Ayaklarım yollarda kendiliğinden yürüyor. Dudaklarım ezberlediği  konuşmalara devam ediyor. Günün sakinliği çıldırtacak gibi beni. G. öğlen gelip yanıma oturuyor. Yüzün bembeyaz, diyor. Bir şey mi oldu?. Öylece bakıyorum yüzüne. Sahi, ne oldu?


5. gün:   Eve giderken ekmek aldım. Kapıyı açınca yüzüme küf kokusu vurdu. Tencerelerde yarısı pişmiş yemekler hala  duruyor. Buzdolabını açtım. Şaraba baktım. Rakıya, biralara baktım. Süte, meyve sularına. Buz gibi su şişesine. Kocaman bir bardağa ağzına kadar su doldurdum. Tabureye oturdum. Ceketimin önünü açtım. Bir dikişte içtim hepsini. Susuz kalmış toprak gibi içtim. Soyundum. Yattım.


19.gün:  İçimde sebepsiz bir serinlik var. Sabah yüzüme vuran güneşle uyandım. Kıpırdamadım. Yataktan kalkmadım. Pencereyi açıp, üstümü iyice örttüm. Üşüdüm biraz. Üşüyünce bütün hücrelerim hareket etti sanki. İçimde ne varsa kalkıp başka bir yere oturdu. Aniden gülümsedim. Anıları deste deste istifledim. Seni özledim. Öyle eskisi gibi kahredici bir özlem değil bu. Ilık ılık. Akşam üzeri esen meltem gibi sakin bir his. Kalktım. Camdan dışarıya baktım. Sonra da gidip kendime bir omlet yaptım.


47.gün:  Bu öğlen lokantada sana rastladım. Geldiğini hissetmiş gibi, içeriye girdiğin an başımı kaldırdım, baktım. Nasıl dayanıyor kalp bunca hırpalanmaya anlamadım. Bir an gerçekten duracak sandım. Başınla selam verdin bana. Daha fazlasını yapmadın. Gidip o esmer kadının tam karşısına oturdun, arkana yaslandın. Pırasa ip ip olup boğazıma dolandı, öleceğim sandım.


54. gün:  Nasıl oldu anlamadım. Bu sabah senin tişörtlerinden birini giymiş halde uyandım. Kalktım. Panjurları kaldırdım. Faturalara baktım. Hepsini teker teker açtım. Sonuncu zarfa gelince dondum kaldım. Beni ne zaman terkettin sen de zarfla anahtar bıraktın? Çantamdan çıkarıp birbirinin eşi iki anahtara uzun uzun baktım. Tişörte sarıldım. Anahtarı bırakanla bu tişörtü giyen aynı adam olamaz, diye düşündüm bir an. Soyundum, saatlerce yıkandım.


78.gün: Islak bir yağmurluk gibi çıkardım seni üzerimden. Bulamayacağım bir yere astım. 


151. gün:  Yazmadım. Kimselere sormadım. Aramadım.


304. gün: Zaman sen gidince başladı. Anladım.


3040.gün: Yok. Hayır. Unutmadım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder